Prof. Dr. Emre Alkin sosyal medya hesapları üzerinden paylaştığı yazısında kendisine sıkça sorulan "Paramızı ne yapacağız" sorularına yanıt verdi... Prof. Dr. Emre Alkin - Mirador Speaker Agency

İşte Alkin'in yazısı...

"Paramızı ne yapacağız...? Bu soruyu soranlar için peşin hükümlü olmayalım. İster 1000 TL ister 1.000.000 TL olsun, herkesin parası kıymetli. Ancak "paramı ne yapayım" sorusuna doyurucu bir cevap vermek kolay değil.

Bu yazıda elimden geldiğince kısa ve net bazı tavsiyelerde bulunacağım. Genelde kısa vade "ay sonu" uzun vade ise "yıl sonu" olarak adlandırıldığı için, ne yatırım uzmanları ne de ekonomistler yatırımcıya çekici gelen bir yaklaşımda bulunamıyor.

Gayrimenkulde durum biraz farklı, kısa vade "yıl sonu" uzun vade ise "1 yıl" gibi adlandırılmış durumda. Aslında beklenti ufkunun kısalması 2018 yılından itibaren yaşadıklarımız sebebiyle oldu. Beş yıl önce dolar 5.3 TL idi şimdi neredeyse 29 TL, ayni şekilde altının gramı 200 TL iken şimdi 1800 TL, pandemide % 8 olan tahvil faizi bugün % 40'ın üzerinde, yine pandemide 10.000 TL'ye kiralanan apartrman dairesi bugün 100.000 TL olmuş. Enflasyon ise 5 yılda kümülatif olarak % 334 yükselmiş. Yani resmi enflasyon oranı ile hem kazanç hem de maliyet arasında ciddi bir uçurum var.

TÜFE'nin gerçeği yansıtmadığı konusunda hepimiz hemfikiriz. Eğer enflasyon ve hayat pahalılığı sakin seyretse idi Türk Vatandaşlarının 5 yıl beklemeye sabrı olur ve böylece tasarruflarını artırma imkanı olurdu. Ancak satın almak istedikleri mal ve hizmetlerin fiyatları sürekli arttığı için paralarını kısa vadede değerlendirip, daha fazla fiyatlar yükselmeden satın almaya gidiyorlar. Ancak kısa vadede yatırımların kara dönüşmesi kolay değil, hatta çok büyük zararlar ortaya çıkıyor.

Halbuki S&P, Bloomberg, BOFA gibi kurumlardan derlenen bir araştırma bizlere gösteriyor ki vade uzadıkça zarar etme ihtimali azalıyor. Bu sonucu bulmak için 1929 dünya bunalımından beri New York Borsasındaki güçlü firmaların performansları incelenmiş. Hisse senedi, döviz, altın ya da arsa farketmez, yükseliş dönemlerini gecikmeli yakalayanların acele etmemesi gerekir.

Mutlaka bir sakinleşme ve duraklama hatta gerileme olacaktır. "Tüh kaçırdım" demeyin hemen. Bırakın başkaları da kazansın. Şunu da unutmayı:n "malı satarken değil, satın alırken kazanırsınız". Yani fiyatlar ehven hatta güncel şartlara göre iskontolu olmalı. Acele ederek yapılan yatırımlar çoğunlukla zarar verdiği için, sakin olmakta fayda var.

Hayat uzun bir yürüyüş ve alın terinizden fayda üretecek adımlar için soğukkanlı davranmak çok önemli. Keşif, büyük kazancın kapısıdır. Sağdan soldan gelen dedikodular değil, bizzat kendi çabanızla keşfettiğiniz fırsatlar çoğunlukla yüksek kar yaratır. Uzun zamandır sakin duran bir hisse senedi ile ilgili yaptığınız doğru takip, harcama ve geliriniz arasında yapacağınız detaylı bir çalışma, gelişmeye açık bir yörede keşfettiğiniz imarlı bir arazi, enflasyon ve faiz oranları arasında yakaladığınız karlı makaslar, uzun süre sessizliğini görüp satın aldığınız döviz ve altın size bir anda büyük kazançlar sağlayabilir.

Burada bir detaya dikkat etmeniz gerekir. Nispi fiyat dengesinin bozuk olduğu Türkiye gibi ülkelerde, kazanç oranı ne olursa olsun hayat pahalılığı ve maliyetler bir süre sonra sizi yakalar. Dolayısıyla, yüksek enflasyon dönemlerinde ihtiyaç ve ihtiraslarınızın arasına kalın kırmızı bir çizgi çekmenizde fayda var. Bunu anlayabilmek için harcadığınız her kuruşun faydaya dönüşmesi gerekir.

Örneğin: Tatile çıkacaksanız mutlaka ciddi bir karşılaştırma yapın, aynı paraya daha kaliteli bir hizmet alacağınız yer var ise orayı tercih edin. Keyfinizden tasarruf etmeyin, harcadığınız paraya hakkını verin. Hem siz mutlu olun hem de etrafınızdakiler. Marka bağımlısı olmayın. Hangi ürün tam olarak ihtiyacınıza hitap ediyorsa onu satın alın. Televizyon, otomobil, çanta vs ne alırsanız alın dayanıklı, işlevsel, konforlu, akıllı, connectivity özelliği olan, update olabilen ve tasarım açısından size yakışan ürünleri seçin. Sakın sağın solun, evdekilerin veya arkadaşlarınızın reklamına ya da baskısına kapılıp sizi mutsuz edecek harcamalar yapmayın. Eğer bunları yapmayı başarırsanız, göreceksiniz ki bir kısım parayı kenara koymayı başaracaksınız.

Hatta bunu beklemeden, karlı yatırımınızdan gelen paranın en az yarısını bir sonraki yatırım için kenara koyup yine sabırla bekleyin. Hazır paradan haberdar olan ev halkının kaprislerine boyun eğmek zorunda kalanlar için, "direnin" demekten başka tavsiyem yok.

En güzel kredi, hiç ihtiyacınız yokken aldığınız çok düşük faizli kredidir. Bir daha faizler tek haneye düştüğünde aklınızda bulunsun. Bu arada bir misal vereyim: Yıllar önce bir arkadaşım gelecekte ulaşmak istediği tasarruf miktarına kavuşmak için çok düşük faizle kredi aldı. Ev halkına da sürekli "üstüme varmayın kredi ödüyorum" dedi. Çocuklu hanenin masrafı çok olduğundan kimse de "niye aldın krediyi" diye sormamış. Mevcut şartlarını muhafaza etmek için susmuşlar. Bugün arkadaşım sıkıntı çekmeden yaşıyor, çünkü evdekileri 5 yıl boyunca fayda üreten şekilde yaşamaya ve başkalarının sahip olduklarına bakarak mutsuz olmamaya alıştırmış. Kendisini tebrik ediyorum.

Özetle Dostlar, tasarruf ve kazanç sadece yatırımdan değil doğru tüketmekten de geçer. Parasını doğru kullanan fayda üretir ve mutlu olur, aynı zamanda mutlu eder. Hayatın amacı zengin olmak değil, kendi kendine yetmek ve mutlu olmak değil midir zaten ?